Dünyadan haberiniz yok!
Yani farz edin ki dünyadan haber alamıyorsunuz. Gazete, dergi, televizyon, radyo, internet hiçbir şey yok. Küçük bir Teksas kasabasında tozun toprağın içinde emeğinizin karşılığını alamadan çalışıyorsunuz. Emeğinizin karşılığını alamadığınızdan bile haberiniz yok!
Sonra bir gün kasabaya bir adam geliyor ve size dünyadan haberler getiriyor. Gazeteleri okuyor ve hikayeler anlatıyor.
Nereden çıktı şimdi bu, derseniz… Bir film izledim, o hatırlattı bana bunları. Tom Hanks’in başrolünde oynadığı Dünyadan Haberler filminden bahsediyorum. Ve uyarıyorum, bu yazıda filme dair yüklü miktarda spoiler yer alabilir, isterseniz yazıyı okumayı burada durdurun, filmi izleyin öyle gelin. Ama mutlaka gelin, siz gelene kadar ben burada böyle bekleyeceğim çünkü.
Devam ediyorum.
Yüzbaşı Jefferson Kyle Kidd, Tom Hanks’in temsil ettiği karakter, başrolümüz… Amerikan iç savaşından sonra geçimini sağlamak için enteresan bir iş buluyor diğer birçok askerin aksine. Silahı bırakıyor kitaba sarılıyor.
Kasaba kasaba gezerek adam başı 10 cent karşılığında insanlara gazete okuyor. At sırtında bir western turnesi tadındaki bu hikayeye yolun bir yerinde Johanna isimli Alman asıllı ama ne Almanca ne İngilizce konuşabilen bir kız dahil oluyor. Ve asıl hikaye de tabii ki burada başlıyor.
Johanna küçücük bir bebekken Kiova yerlileri tarafından kaçırılmıştır ve kendisini Kızılderili zannetmektedir. Konuşabildiği tek dil de Kiova dilidir. Annesi babası öldüğü için gidebileceği tek adres beş yüz kilometre uzaktaki teyzesinin evidir.
Peki onu oraya kim götürebilir dersiniz?
Evet, doğru tahmin ettiniz tabii ki Yüzbaşı Kidd.
Birbirlerinin dilini bilmeyen sarışın küçük bir kız ve soluk benizli ihtiyar hem turne yaparlar hem de mesafe kat ederler. Elbette başlarına olmadık işler gelir. Yüzbaşı Kidd hiç istemediği halde silah kullanmak zorunda kalır.
Johanna zaman içerisinde yol arkadaşına güvenmeye, ondan bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu karşılıklı olur tabii ki…
Western filmlerinin bütün özelliklerini taşıyan bu dramatik yol hikayesinde, Yüzbaşı, yol arkadaşı Johanna sayesinde kendi içinde bir yolculuğa çıkar. Dönmesi gereken bir karısı, bir evi vardır. Dönmeli ve düzeltmesi gereken şeyleri düzeltmeli, eksik bıraktıklarını tamamlamalıdır. Evinden ve ailesinden uzak düşen Johanna değildir sadece.
Bir insan ne kadar güçlü olursa olsun, insanlara gerçeği taşıyan bir kahraman bile olsa küçük bir pusulaya ihtiyacı vardır. Johanna, o pusula olur işte.
Gittiği kasabalarda insanlara dünyadan haberler veren Yüzbaşı Kidd, kimi güçler daha doğrusu kimi güçlüler tarafından sevilmez.
Çünkü o güçlüler, güçlerini soru sormayan, merak etmeyen, etliye sütlüye karışmayan, kendisine verilenle yaşamaya çalışan, hayatta olmayı mekânın güçlülerinin bir lütfu olarak gören insanlardan almaktadır.
İnsanlar ne kadar zayıfsa, kasabanın reisleri o kadar güçlüdür.
Ama dünyayı o kasabadan ibaret zanneden insanlara kafalarındaki sınırları yıkacak hikayeler anlatıyordur Yüzbaşı Kidd.
Elbette bir akşam, sadece bir saatte bütün gerçekleri anlatması mümkün değildir ama insanların kurumuş zihin tulumbalarına bir tas su döküyordur. Ve onlar bu sayede çok daha fazlasına ulaşıyorlardır. Yeter ki tulumbanın koluna biraz yüklensinler. Derinlerde bir yerde tertemiz bir hayat kaynağı saklıdır.
Bu hikayeler ve şehrin öbür ucundan gelip gerçekleri söyleyen adam kasabanın güçlüleri tarafından önemli bir tehdit olarak görülür.
Çünkü onlar kafalarına göre bir atmosfer oluşturmuşlar ve bu sayede yollarını bulmuşlardır. Yüzbaşının getirdiği tren yolu geleceği haberi de bu yüzden kötü bir haberdir kötüler için.
Kasabalı onlara ve onların gazetelerinde yazanlara mahkum ve mecbur olduğu müddetçe sürdürebilirler tıkır tıkır yürüyen işlerini.
Yüzbaşı Kidd, dünyadan haberi olmayan kasabaların insanlarına bir karşı hafıza inşa ediyordur aslında.
Neyse şimdi daha fazla konuşup filmi daha sonra izleyecekler için daha da tatsız tuzsuz hale getirmeyim.
Demek istediğim şu ki,
Olur da bir gün karşınıza sizin bildiğinizden daha doğru ve daha iyi bir bilgi çıkarsa onu size getirenin sizim kasabadan mı yoksa uzaklardan mı olduğuna bakmayın.
Genelde o tür kasabalarda yabancıları pek sevmezler.
Bir haber görmüştüm birkaç gün önce:
Bir belediye otobüsü ambulans geçebilsin diye arabaların önünü kesmiş. Bazen bir insan, kötü gidişi engellemek, iyiliğe yol açmak için sizin gittiğiniz istikametin tam tersine kırabilir direksiyonu. Kornaya asılıp yersiz bir gürültüyle itiraz etmeden önce frene asılıp, biraz bekleyip, düşünüp anlamaya çalışmaktır iyiliğe doğru adım atmak.
Bazen koşarak bazen durarak iyilik yaparsınız.
Bir süre önce Brüksel’e gitmiştim. Giderken yanıma kameramı da aldım. Fotoğraf ve video çekmeyi planlıyordum. Güzel bir vlog ortaya çıkarsa kanalda yayınlarım diye düşünüyordum.
Şehri en güzel gören bir tepeye çıktık bir arkadaşla birlikte ben sırt çantamdan kameramı çıkardım, hevesle manzaraya çevirdim, bir de ne göreyim!
Evet, doğru tahmin ettiniz hafıza kartı yok! Unutmuşum. Ve orada da kart bulamadım.
Gittiğim o kadar yol, sırtımda taşıdığım çanta, yorgunluğum… Hepsi israf oldu.
Olur da bir gün kasabanıza dünyadan haberler getiren bir insan uğrarsa onu anlayacak, onun anlattıklarına yer açabilecek kadar hafızanızda yer olsun.
Onca yıl yaşayıp, onca şeye şahit olup, insanlar tanıyıp, acılar tadıp, yollardan geçip bunlardan bir hafıza inşa edememek çok büyük bir kayıptır bana kalırsa.
Yüzbaşı Kidd, yol arkadaşı Johanna’yı akrabalarına teslim ederken şöyle diyor:
“Onun yeni hatıralara ihtiyacı var.”
Ona bir geçmiş verin, ona hikayeler anlatın, ona kitaplar alın hikayeler okusun. Hikayeleri çok seviyor…
İyilerin en güzel ve huzurlu yaşadığı yer güzel hatıralardır çünkü.
Bir hikayeden, bir şiirden ne olur ki demeyin!
“Şiir, bir savaş uçağını düşüremez ama pilotunun düşüncelerini değiştirebilir.” Diyor Filistinli şair Mahmut Derviş.
mahmut derviş
O halde o şiiri, o hikayeyi düşüncesi değişmesi gereken pilota ulaşana kadar elden ele uzatmak gerek.
Gerçeğin, insanın zihnine ulaşmasına yardım edin. Gerçeğe bir şans verin. O gerçekler ne yapacağına insanlar karar versin.